Bundan 10 yıl önce bana deselerdi ki “Sen bisiklete binmeyi 38 yaşında öğreneceksin ve sonra bu alanda toplumsal bir hareket başlatacaksın, binlerce kadın ile görüşeceksin, yüzlerce kadının bisiklete binmesini sağlayacaksın, BBC World gelip haberinizi yapacak, New York Times’ ta haberiniz çıkacak ”… “Saçmalamayın delirdiniz herhalde” derdim, güler geçerdim.
Neden mi?
Aslında kendimi bildim bileli, göründüğümün belki de onda biri kadar özgüvenli olmuşumdur. Kendimi hiç bir zaman belirli bir konuda tam yetkili, tam yeterli hissetmedim aslında. Belki bu duyanları şaşırtabilir ama “İşte bu benim hedefim” deyip, planlı bir şekilde hırsla yürüdüğüm hiç bir alan da yok. Derin tutkulara sahip biri değilim ben. “Şu olmazsa ölürüm” dediğim herhangi bir şey hatırlamıyorum, itiraf etmeliyim. “Olsa güzel olur” diyebileceklerim vardır elbet, ama tutku derecesinde bağlı değilim nesnelere, kişilere, olaylara.
Peki ne oluyor da asla aklımın ucundan geçmeyen olayların tam ortasında buluveriyorum kendimi?
Sanırım bunu; içimde hissettiğim yaşam enerjim,merak duygum ve inadıma borçluyum. Başka bir açıklaması var mı bilemem. Yaşam enerjisi insanın doğasında var aslında. Sadece dış etkenler bazen onu bastırıyor ve temel ihtiyaçların karşılanmazsa belki de hiç ortaya çıkmıyor. Ama ben şimdi biliyorum ki insan çevresini suçlamayı bırakıp kendi içine dönük sorular sormaya başlarsa dünyası değişmeye başlıyor ve zaten doğuştan getirdiği yaşam enerjisini keşfetmeye başlıyor.
Kişisel gelişim kitabı gibi yazmayı bırakıyor ve somut örnekler vermeyi tercih ediyorum.
Üniversitemin son senesinde bir sempozyumda bir konuşmacıyı beğenip, peşine takılıp, hangi okulda çalıştığını öğrenip, derslerden kaçıp, onun okulundaki derslerini takip etmeye başlamam sonucu, 22 yıldır hayatımı, o merak ettiğim, peşinden koştuğum okul sayesinde idame ettirebiliyorum.
Merak duygusu, yaşam enerjisi ve inat, paleolitik dönemden( Yontma Taş) beri insanın gelişmesini sağlamış en temel duygular öyle değil mi?
Hayatında bisikleti eline bile almamış bir insandım 38 yaşıma kadar. Yakın arkadaşlarımdaki değişimi görüp, merak edip, inat edip başladım bisiklete de. Tabii ki yine o yaşam enerjisi itici güç oldu. Kimseye yetişemedim , hep arkadan dilim bir karış dışarıda, mor bir suratla bitirdim turları. Ama bitirdim…Yetersizlik duygumla baş etmek yıllarımı aldı.
Ya sonra?
Bisikletli dünyayı erkek egemen bulup, “İitttiiiiraazııım vaaar” diyerek, “kurdeleyi çiçeği her yerlere takar bisikletime binerim, hem de süslü süslü hahayt” nidalarıyla yollara fırlamak, takdir edersiniz ki pek de akıl karı değil. Sanıyor musunuz ki, “Ben öyle bir hareket başlatayım da ünlü olayım, kitleler peşimden gelsin” dediğimi? Tam tersi… “Deli gibi 5 kadın süslenir gezeriz rezil de oluruz ne yapalım” diye başlayan bir hareketti bu. Ben nereden bilirdim bütün şehrin kadınlarının deli olduğunu! Şaka bir yana nasıl bir boşluk varmış ki, kadınlar zevkle neşeyle bu çılgınlığa ortak oldu.
Herkesin kendini var etme yöntemi farklı. Ama kim cesaret edebilir tek başına dev bir çiçekli şapka takıp, tütü giyip bisiklete binmeye? Ama 3 bin kişi olursan hem “Bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine…” yollarda olursun Nazım Usta’ nın dediği gibi…
Şunu başardım, bunu başardım dersin, sonra bir gün ya hepsi biterse? Biterse biter, sen içindeki harcı iyi kararsan, biri biter diğeri başlar. Başlamasa da dimdik hayata tutunacak iç enerjin varsa korkma. Başarı dediğin de budur zaten. Plaza dili kullananlara da ayıp oldu galiba! Hahh hahhh… “Başarı şuuduuuur başarııı buduuuur” diye diye insanları kör kuyulara attılar, o da ayrı bir yazının konusu olsun…
Uzun lafın kısası, içine dönüp kendinle olan kavganı azaltıp, iç enerjini, heyecanını, merak duygunu ve inadını bileştirirsen, insanların değişmesini beklemiyorsun, sen değişmeye başlıyorsun. Sen değiştikçe bir bakıyorsun etrafın da değişiyor. Kör ve altı boş hırs insanı sadece cehenneme sürüklüyor. Sen kendi cennetinin peşinden git… İçinde hiç tahmin etmediğin bir sen olabilir, ona şans ver. Ben en umutsuz anımda yaptım onu sen de yaparsın… Sevgiyle… Sadece (gökyüzü olan) Sema…