Birçok insan, yaptığı hamlelerde başarısız olunca; hayallerine, hedeflerine giden yolda düşünce hemen vazgeçme eğilimine girer ve başarısızlığı bir son olarak görürler. Başarısızlık bir son olmadığı gibi belki de başarının başlangıcıdır. Bebekleri ele alalım. Ayaklarının üzerinde durmaya çalışır, düşer. Bir adım atar, düşer. Birkaç adım daha atar ve yine düşer ama denemeye devam eder. Ta ki yürümeye başlayana dek. Peki biz ilk adımı attığımızda vazgeçseydik ne olurdu? Yürümeyi öğrenemezdik.
Ben Sweetland, başarıyı bir yolculuk olarak gördüğünü, başarısızlığın ise bu yolculuğun ilk adımı olduğunu söylemiştir. Bu yüzden başarısızlığa bir son gözüyle bakılmaması gerekir. Önemli olan bu başarısızlıktan tecrübe edinmektir. Başarılar tecrübeler yumağından oluşur.
Aldous Huxley’in bu konu hakkında muhteşem bir sözü vardır:
“Bir insanın tecrübesini başından ne geçtiği değil, başından geçenlerden nasıl yararlandığı gösterir.”
Gelin başarısız olan bir adamın öyküsünü okuyalım:
Bu adam,
- 21 yaşında işinde başarısız olmuş.
- 22 yaşında bir yasama seçimini kaybetmiş.
- 24 yaşında tekrar işinde başarısız olmuş.
- 26 yaşında karısı vefat etmiş.
- 27 yaşında ruhsal bunalıma girmiş.
- 34 yaşında kongre seçimlerini kaybetmiş.
- 45 yaşında senato seçimlerini kaybetmiş.
- 47 yaşında başkan yardımcısı seçimlerini kaybetmiş.
- 49 yaşında tekrar senato seçimlerini kaybetmiş.
52 yaşında Amerika Birleşik Devletleri’ne başkan seçilmiş kişidir ve adı da Abraham Lincoln’dur. Eğer o bu olayları başarısızlık olarak nitelendirseydi acaba başkan olabilir miydi?
Mümkün değil.
Başarısız olmaktan korkmayın. Başarısızlıklarınızı değerlendirin ve harekete geçin. Başarısızlığı bir son olarak görürseniz korkunuz artar ve bu korku sizin hareketinizi kısıtlar. Başarısızlığı, başarı yolunda hız kazanmak için dinlediğiniz bir durak olarak görün.
Yazımızı Vince Lombardini’nin bir sözüyle bitirelim:
“Önemli olan yere düşüp düşmemen değil, tekrar ayağa kalkıp kalkmamandır.”