Çok Çalışmak, Doğru Çalışmak Mıdır?

Aslında bu hikaye bize hayatın ta kendisini anlatıyor.

Teknolojik gelişmeler, sürekli yaşanan değişimler zamanın hiç olmadığı kadar hızlı akmasına neden olmaktadır. Aslında zaman aynı fakat bizim dikkatimizi dağıtan, zaman ayırdığımız şeyler artıyor ve zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmıyoruz. Teknolojik gelişmeler iş yaşantımıza da çok etki etmektedir. Eski yöntemler değerini kaybetmeye başlamış, artık çok çalışmak değil akıllı çalışma çağı başlamıştır.

Dünyada milyonlarca milyoner bulunmakta veya hayal ettiğimiz hayatın ötesinde yaşayan yine milyonlarca insan vardır. Ve asıl düşündürücü olan şey ise bu insanların, fazladan bir 24 saatleri daha yoktur. Zaman herkes için aynıdır. Herkese eşit verilen bir zaman dilimi var fakat yapılan iş veya üretilen sonuç çok farklı. Bu da demek oluyor ki bizim farkında olmadığımız veya hiç düşünmediğimiz bir yöntem var. Ve biz bunu bilmiyoruz.

Bundan dolayıdır ki bazen oturup biraz düşünmemiz gerekiyor. Aynı zamanda da kişisel becerilerimiz üzerine çalışıp onları geliştirmeliyiz. Birçok insan bu noktayı hep atlamaktadır. Dünyada sıradan ve başarısız insanların sayısı milyarlarcadır. Çok çalışan, çok emek veren, gecesini gündüzüne katan fakat yine en az kazanan, en az üreten kesim de yine bu gruptakilerdir.

Bununla ilgili çok güzel bir hikaye vardır:

Hikayede 2 ormancı, odun kesmeye gidiyorlar ve ikisi de ormanın farklı bir yerinde çalışıyorlarmış. Ormancının biri,  öğle yemeğine bile vakit ayırmadan hiç durmadan kesim yapıyormuş. Hatta diğer arkadaşından 1-2 saat sonra işini bırakıyormuş. İkinci ormancı ise ara ara dinleniyor, hava kararınca da geri evinin yolunu tutuyormuş.

Bir hafta bu şekilde çalıştıktan sonra ne kadar kesim yaptıklarını karşılaştırmak için bir araya gelmişler. Bir bakmışlar ki ikinci ormancı daha fazla odun kesmiş. Bu duruma birincisi çok sinirlenmiş;

-“Bu nasıl mümkün olur? Ben hiç dinlenmeden, ara vermeden çalıştım. Sabah daha erken başladım, akşam daha geç bıraktım, öğlenleri neredeyse dinlenmedim bile. Bu işin sırrı ne?” diye sormuş.

İkinci ormancı biraz da tebessüm ile açıklamış;

-“Bu işin sırrı falan yok. Doğru sen durmadan çalıştın. Ama ben arada durup baltamı biliyordum ki daha hızlı kesebileyim. Çünkü keskin balta ile daha fazla ağaç kesilir.”

Aslında bu hikaye bize hayatın ta kendisini anlatıyor. Bir tarafta hiç durmadan işine, haftada 50 hatta 60 saat ayırıp, 40 senesini çalışarak geçirdikten sonra elinde hiçbir şey olmayan insanlar. Bir tarafta da kişisel becerileri üzerine çalışıp kendini geliştiren, böylece kısıtlı zamanda daha fazla sonuç elde eden insanlar. Baltamızı bilemek bu yüzden şarttır.

Jim Rohn‘un çok güzel bir sözü ile hikayemizi bitirelim:

“İşinizde sıkı çalışarak geçiminizi sağlayın. Kendiniz üzerinde çok çalışarak bir servet kazanın.”