Anna Robertson, gençliğinden beri sanatla ilgilenirdi. Fakat birkaç nedenden ötürü peşinden gidemedi. Evlilik ve çocuk yetiştirmek gibi.
Hobi olarak arada sırada resim yapsa da yeteri kadar zaman ayırmadı.
67 yaşında, kocasının ölümünden sonra büyük bir depresyon yaşadı. Kaybın üstesinden gelebilmek için kendini meşgul etmenin yollarını aradı.
Yetmişli yaşlarında, zamanının çoğunu resim yapmaya adadı. Tamamen kendini eğitti. Modelleri çoğunlukla kırsal ve tarımsal hayatla ilgiliydi.
İlk büyük çıkışı, bir sanat koleksiyoncusunun eserlerinden bazılarını yerel bir mağazada görüp hepsini satın almasıyla oldu. 78 yaşındaydı. Resimleri New York’taki Modern Sanatlar Müzesi’nde sergilendi.
Daha sonra, daha geniş bir kitlenin ilgisini çekti ve “Büyükanne Musa” olarak tanındı. Amerikan ilkel sanatçısı olarak anıldı ve birkaç ödül aldı.
O noktada da durmadı. “Hayatımın Tarihi” adlı hatıra kitabını 92 yaşındayken yazmaya başladı. 101 yaşına girerken öldü.
İyilik, İyileştirmenin İlk Adımıdır.
İçinizde sahip olduğunuz doğal yetenek ne olursa olsun, dokunmazsanız çiçeklenmeyecek. Unutulmuş bir yere gömülmüş bir altın hazinesi gibi. Kimse bundan yararlanamayacak.
Sahip olduğunuz yetenekler, insana ilham vermek için kullanabileceğiniz aletler olabilir.
Yeteneklerle kutsanmışsınız, onları kullanabilirsiniz. Vücudunuzun bölümleriyle kutsanışınız gibi.
Sadece bir garaja park edilmişse bir araba işe yaramaz. Eğer kimse onu süremezse, sahip olduğu fonksiyonu boşa harcanır.