Korku; gerçek bir tehlikenin ya da bir tehlike olasılığının, düşüncesinin uyandırdığı kaygı duygusudur. Yani korku gerçek değil, bir illüzyondur. Ortada olmayan bir durumun hayalimizde olması ve o anda bizim yaşadığımız duygudur. Aslında korkuyu biz oluştururuz, düşüncelerimizle. Olması da gerekiyor ama her zaman değil, gerektiği yerde yeteri kadar.
Denge, her şeydir.
Felsefenin baba filozoflarından, ünlü düşünür Aristoteles bu konuyu ahlak felsefesinde çok iyi bir şekilde ele almıştır. Her şeyin bir altın ortası yani orta yolu olması gerektiğini söylemiştir. Mesela bir ressam resim çizerken mutlaka altın orta kuralını uygulamalıdır ki sanat eseri estetik olsun. Mesela bir insan da altın orta kuralını davranışlarında uygulasın ki ahlaklı ve erdemli bir birey olabilsin. Bu altın ortayı konumuza bağlayacak olursak; Aristoteles’e göre ”erdem”, aşırılık ile eksiklik arasındaki orta noktada açığa çıkar.
Örneğin cesaret erdemi, iki aşırı uç arasında durur: bir uçta gözükaralık vardır, diğer uçta korkaklık. Bu iki olağan dışı durum arasındaki kusursuz noktanın ne olduğu kişiden kişiye ya da durumdan duruma değişebilir. Yani iki aşırı uç noktanın ortası cesarettir. Doğru yerde doğru adımlar. Hayatımızda vereceğimiz kararlarda ne çok abartılı olmalıyız nede çok korkakça davranmalıyız cesaretli olmalıyız ki güzel sonuçlar açığa çıksın.
Korkularımızın ötesinde hareket edersek kendimizi özgür hissederiz. Eğer korkularımıza rağmen hareket etmezsek bu defa korkularımız her şeyi daha da kötüleştirecektir. Unutmayalım ki:
“Cesaret korkusuzluk değil, korktuğun şeyi korkmana rağmen yapmaktır.”
İş hayatıyla alakalı bir örnek verecek olursak; Diyelim ki bir iş kurmak istiyoruz paramızda var ama “ya batarsak” diye korkuyoruz. Eğer doğru araştırmayı yapıp, doğru temelleri atarsak, cesaret edip işe başlayıp gereken özveriyi gösterirsek neden batalım? Yapmanız gerekenleri yaparsanız sonuç neden kötü olsun? Her şeyin bir kuralı vardır. Ve biz ciddi bir şekilde işimize odaklanıp yapmaya başlarsak en iyi şekilde her zaman en iyi sonuçları alırız. En kötü olasılıkla ders çıkarırız ve nasıl yapılmaması gerektiğini öğrenmiş oluruz ve bir çok şey öğreniriz.
Bu konu üzerine dünyanın en ünlü kişisel gelişim kitaplarından birkaçını size tavsiye etmiştik.(Her Networkerin Okuması Gereken Kitaplar’a buradan ulaşabilirsiniz.) Bunlardan bir tanesi olan kitap bir çok devlet kurumlarında ve kuruluşlarda okutulmuştur. Ve okuyanların hayata karşı bakış açılarını değiştiren bir kitaptır. Kişisel gelişim uzmanı ve ünlü bir yazar olan Dr. Spencer Johnson’ın “Peynirimi Kim Kaptı?” adlı eserinden bahsediyoruz. Bu kitap korku ve değişim üzerine çok güzel bakış açıları vermektedir. Ayrıca kitap bir çok insana hayatında dönüm noktası yaşatan şu soruyu içermektedir; “Korkmasaydın ne yapardın?”
Aynı soruyu kendimize sorma vakti…