İşiniz sizin için her gün gittiğiniz yer, pazarları pazartesi sendromuna kapılmanıza neden olan etmen, para kazanmıyor olsam asla gitmem dediğiniz ortam ise bu yazı tam da size göre. Okula başladığımız ilk günlerden beri maaşın olsun, sigortan olsun diye büyüklerimiz tarafından sürekli çalar saat gibi kuruluruz.
Üniversite biter, bu kez hayatınızda “Sen şimdi ne oldun?, Maaşın, sigortan yatıyor mu?”cular boy göstermeye başlar. Eğer ki idealist değilseniz tabi ki hobi niyetine de çalışabilirsiniz ama işiniz sizde zorunluluk algısı oluşturuyorsa pek de hobi sayılmıyor. Sizin de kafanızda aynı karmaşalar var mı? Biliyoruz ki vakit nakittir. Ve de asla geri satın alınamayacak kadar kıymetlidir de. Maaşlı işlerinizde harcadığınız zamanı nakite başkaları çevirir. Asıl dikkatli harcanması gereken nakit değil, vakittir.
Neden sizin vaktinizin kıymetini başkaları belirlesin?
Eğer maaşlı bir işte çalışıyorsanız, çalışma saatlerinizin başkaları tarafından belirlendiği aşikar. Ve siz her planınızı iş verene ve iş saatlerinize göre yapmalısınız. Bu da hobilerinizden, sevdiklerinizden, gençliğinizden arttırarak kenara ayırdığınız zamanı işinize mecburi harcamak demek. Ayrıca sürekli bir işinizi kaybetme korkusu ile yaşama, duracağı yeri bilme gibi çabalara girmek zorundasınız. Fakat kendi işinizde düşüncelerinizi rahatça söyleyebilir, hoşnut olmadığınız olayları kolaylıkla dile getirebilirsiniz.
Bütün enerjinizi, başarılı yönlerinizi, üretken tutumlarınızı kendi işinize harcadığınızı düşünsenize. Aslında hepimiz ne kadar kıymetli fikirlere sahip olduğumuzun bilincindeyiz. Fakat bunları ilerletemiyoruz, sisteme ve başkalarının kurallarına, zaman yönetimine uyuyoruz. Neden? Çünkü maaşım ve sigortam yatıyor. Ne kadar da kendinizi köreltiyor gibi hissettiren bir cümle değil mi?
Kendiniz için çalıştığınızda daha çok para kazandığınız yadsınamaz bir gerçek. Patronunuz o kadar çaba harcayıp, bu şirkete yıllarımı verdim dediğiniz anda en ufak hatada sizi gözden çıkartabilir. Fakat siz bu çabaları, azmi kendi işinizde gösterirseniz emin olun patronunuzun size biçtiği maaş değerinden daha fazla kazanabilirsiniz.
İş stresi, pazartesi sendromu, üst baskısı, erken uyanman gereken bir saat, geç çıkman gereken bir mesai sistemi olmadığı için bu sizin huzur seviyenizi ve mutluluk derecenizi de doğrudan etkileyecektir. Elbette yukarıda saydıklarımızı yapmanız gereken anlar da olacaktır. Ama bunu kendi işiniz için yapıyor ve karşılığını fazlasıyla alıyor olacaksınız. Ya da istediğiniz noktaya geldikten sonra zaten birileri sizin için bu işleri yapıyor olacak.
Size verilen 1 saat öğle molasında saate bakarak, lokmaları ağzınıza tıkıştırarak yemeğinizi yediğiniz oldu mu? İlla ki olmuştur. Ya da arta kalan zamanda kahve mi içsem, kitap mı okusam, biraz dinlensem mi yoksa arkadaşlarla sohbete mi dahil olsam diye düşündüğünüz? Peki kaç tanesini gerçekleştirebildiniz? Eminim ki tuvalet ihtiyacınızı bile ertelediğiniz zamanlar olmuştur. Çünkü zaman çok hızlı ve size verilen 1 saate hepsinin sığması imkansız. Bu yemek molasının zamanını, uzunluğunu, kimlerle olacağını siz belirleyebilirsiniz.
Bir de işi nedeniyle istemediği bir yerde yaşamak zorunda olanlar da var.Aman maaşım gitmesin,iş yok zaten diye istemediği bir şehirde olmaya mecbur hissedenler..
Saydıklarımızın hepsi sizce de geçerli sebepler değil mi? İçlerinden bir tanesini çıkartarak yolunuza elbette devam edebilirsiniz. Kendi işinizin patronu olmadığınız sürece emeklilik günlerinizin özlemini çekmek en doğal hakkınız.