Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği – RATEM’in hazırladığı 2018 Türkiye Radyo Televizyon Yayıncılığı Sektör Raporu geçtiğimiz aylarda açıklandı.

Teknolojinin gelişimiyle işitsel ve görsel yayıncılığın başlaması, toplumların yönlendirilmesinde çok daha etkili bir gücü devreye soktu. Bir düğmeye basarak istediği dünyanın kapısını açma imkanına sahip olan insanlar, her geçen gün ekranın büyüsü içinde biraz daha kayboldular. Bu da onları yönlendirilmeye açık hale getirdi.

2018 Resmi veriler açıklandı;

Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği – RATEM’in hazırladığı 2018 Türkiye Radyo Televizyon Yayıncılığı Sektör Raporu geçtiğimiz aylarda açıklandı. Bu açıklamaya göre Dünya genelinde kişi başına düşen günlük televizyon izleme süresi, internet üzerindeki içerik sayısı ve çeşitliliğinin artmasına rağmen, son 25 yılda olduğu gibi 2017’de de değişiklik göstermiyor.

2 saat 56 dakikalık bu süre Asya’da 2 saat 25 dakika, Kuzey Amerika’da 4 saat 3 dakika olarak ölçülmüştür. Bu bölgelerde önceki yıla göre hafif bir düşüş gözlemlenirken Güney Amerika’da yükseliş sürmüş, Avrupa’da ise 3 saat 49 dakika ile tarihinin en yüksek günlük izleme süresi ölçülmüştür.

Türkiye’de ise 2016 yılında ortalama günlük 4 saat 4 dakika olan televizyon izleme süresinin, Anadolu Ajansı’nın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’ndan derlediği verilere göre 2017 yılında 5 saat 30 dakika olduğu belirtiliyor. Araştırmaya göre ilk sırada yer alan Türkiye’yi, 4 saat 25 dakika ile Japonya, 4 saat 21 dakika ile İtalya izliyor.

Peki dünya liderliğinde olduğumuz TV izlemenin, aslında bizler için ne gibi olumsuz durumları var gelin birlikte inceleyelim;

✔Televizyon Bireylerin bilinçaltına müthiş derece etki eden bir araçtır. Bilinçaltına yemeyi, içmeyi, sexi ve eğlenceyi sokar bunu da doğrudan değil subliminal mesajlarla beyne iletir. En basit örnekleri çocuklarımıza izlettiğimiz çizgi filmlerde görülmektedir. Çocuklarımızı kimlere emanet ettiğimizin farkına vararak hareket etmeliyiz. İzlediğimiz kliplerde de aynı şekilde bu durum görülmektedir.

✔ Televizyon insanları sadece tüketmeye yönlendirir. Üretmekten alı koyar. Bu durumu da reklamlarda açıkça görmekteyiz. Ye, iç gez toz, eğlen ama asla düşünme dercesine. Zaten hayat bize düşünmeye zaman bırakmıyor o başlı başına ayrı bir konudur.

✔ Televizyonda anormal şeyler normalmiş gibi gösterilir. Mesela dizilerde çarpık ilişkilerin olması bazı sahnelerin ayan beyan ortaya sunulması gibi. Buda bireyi öncelikle kendine yabancılaştırır daha sonra ailesine yabancılaştırır en son olarak da kültürüne yabancılaştırır. biz bu durumun farkına bile varmadan bambaşka insanlar haline geliriz.

✔ Televizyonda genel olarak negatif konulardan bahsedilir özellikle haberlerde bu görülür. Her tarafta şiddet ve savaşlar. Diziler bile savaşla ilgili. Savaşı bize normal göstermek için. Bu durumda insanların psikolojisini çok kötü bir şekilde etkiler.

✔ Televizyon en çok çocukları etkiler. Televizyon çocukların ilk aylardan itibaren ilgisini çeken bir araçtır. Birkaç aylık bebekler bile bu renkli, hareketli ve sesli görüntüyle ilgilenirler, görme alanları içinde takip edebilirler.

Bebekler büyüyüp özellikle müziğe ilgi duymaya başladıkça müzik eşliğinde verilen görüntülere daha fazla ilgi duymaya başlarlar. Televizyonda söz ve görüntü bir arada verildiği için, çocuklar çok kolay etkilenirler.

Küçük yaşlardan itibaren televizyon izleme saatleri sınırlandırılmayan çocuklar, okul yaşlarında televizyon bağımlısı olmaya aday olmaktadırlar. Kontrolsüz şekilde televizyon izlettirilen çocukların yorum yapma, muhakeme etme yeteneklerinin olumsuz etkilendiği bilinmektedir. Bu sebeplerden dolayı, önce kendimizi, sonra çocuklarımızı aşırı TV izlemekten sakınmalıyız.