Küçükken kurduğumuz hayallerin kaçını hatırlıyoruz? Çoğunu unuttuk, aslında unutturulduk. Hayallerimiz küçükken büyüktü ama büyüyünce küçüldü. Küçükken bir sınırımız yoktu her şeyi yapabileceğimize inanırdık; bir ferrarimizin olacağına, havuzlu evimizin olacağına vb gibi.
Ancak gerek anne babanın çocuğa karşı tutumu, gerekse içinde bulunduğumuz sistem çocuğun ileride nasıl bir kişi olacağını belirliyor ve onun kişilik, zihinsel ve sosyal gelişimi üzerinde oldukça etkili oluyor.
Çocukluk Hayallerimize Ne Oldu?
Geçmişten bu güne aslında hepimizin kararlarında ailelerimizin büyük etkisi vardır. Çocuklar her şeyi ilk önce anne ve babalarından öğrenirler, onları kopyalar ve örnek alırlar. Çocukların hayatlarının ipi ailelerin elindedir. Anne ve babaların bizleri yönlendirmeleri güzel ama her konuda değil. Öğütleri bile kendi istedikleri doğrultudadır. Bu öğütler işe yarayabilir ama hızla değişen dünyada bazen işe yaramazlar.
Sormak, her şeyin başlangıcı aslında
Ebeveynlerin çoğu çocuklarına ne olmak istediklerini veya ne yapmak istediklerini sormadan onları yönlendirmeye çalışırlar. Aynı zamanda neye ilgileri olduğunu keşfetmezler. Hep kendi olmak isteyip de olamadığı ya da içinde kalan bir şey varsa çocuklarına onları empoze etmeye çalışırlar.
Başka bir noktada toplumda prestiji yüksek olduğunu düşündükleri işlere ve mesleklere yönlendirirler. Bu meslekler belli başlı mesleklerdir ve bu mesleklerde o kadar çok birikme olmuştur ki insanların bir çoğu işsiz kalmıştır. Çünkü müthiş derece birikme vardır örnek verecek olursak, işletme mezunları maliye öğretmenlik vs.
En önemli noktamızı ise hiç sormazlar, “Çocuğum sen ne olmak istiyorsun? Ya da ne yaptığında kendini çok mutlu hissedersin?” gibi. Toplumumuzun en büyük eksiklerinden ve sorunlarından birisi de budur. Sonuç olarak çocuklar istemedikleri meslekleri ömür boyu mutsuz bir şekilde yapmaya zorunlu bırakılırlar. Bu çok acı bir durumdur fakat ne yazık ki gerçektir.
Aslında farkında değiliz ama o insanlar 25 yaşında ölürler ve 75 yaşında gömülürler. Çünkü enerjileri düşüp bir şekilde amaçsızca işe gider eve gelirler. Eve gelip işe giderler. Hem de istemediği ve sevmediği işe. İçlerinde kalan istekler hevesler keşfedecekleri keşifler hepsi mezara onların bedenleri ile gömülürler.
Çocuklar yeteneklerine göre yönlendirilmeli
Oysa çocukların yetenekleri keşfedilip onları bu şekilde yönlendiriyor olsak çok çok daha iyi bir toplum haline gelebiliriz. Herkes yaptığı işi seve seve büyük bir gayretle, hevesle ve aşkla yapar bunun sonucunda ise ortaya güzel projeler çıkabilir. Büyük keşifler yapan ve buluşlar bulan bir çok bilim adamı ailelerinin istediği yoldan gittiklerinde değil kendi istedikleri yoldan gittiklerinde amaçlarına ve hedeflerine ulaşmışlardır.
Bir örnek verecek olursak: Goethe, hayatı boyunca babası ve ailesi tarafından avukat olmaya zorlanmıştır. Oysa onun içinde büyük bir yazmak, yazar olmak aşkı vardı. Ve avukatlıkla ilgili her şeyi bırakıp gece gündüz yazı yazdı şu an da ise dünyanın en ünlü klasik kitapları arasında eserleri yer almaktadır. Bu örnek gibi bir çok örnek vardır.
Bir milletin geleceği hakkında tahminlerde bulunmak istiyorsak o milletin yetişmekte olan gençlerine bakmamız vereceğimiz kararlarda yüzde yüz denk düşer. Eğer milletimizin gençleri öğrenmeye ve yeniliğe açık olursa, kendi kararlarını kendileri verirse, ne yapmak istediklerini bilirlerse, özgüvenli olurlarsa, istedikleri ve sevdikleri şeyleri yaparlarsa, sadece ülkemizi değil tüm insanlığı aydınlık bir gelecek bekliyor olacaktır.