Günümüz dünyasında insanların ve makinaların hızına yetişmek mümkün olmuyor. Bu kadar hızlı akıp giden zamanın yanında insanların bir şeylerin yavaşlığına, durup dinlenmeye özellikle de birbirini dinlemeye tahammülü malesef ki kalmıyor.
Birbirimizi dinleme,anlama nezaketinden o kadar uzağız ki bizim için önemli olan tek şey kendi söyleyeceklerimiz. İstiyoruz ki hep biz anlatalım bizi anlasınlar. Karşıdaki insanın da bunlara ihtiyacı var mı diye düşünmüyoruz bile. Sözün gümüş sükûtun altın olarak görüldüğü bir gelenekte yetiştiğimizi unutmamak gerekir. Aynı zamanda tatlı dilin, güler yüzün pek çok altın toplamaya vesile olduğunu da .
Peki Rüzgar ve Güneş hikâyesini duymuş muydunuz?
Bu güzel hikaye tam da yukarıda söylediklerimizi destekler nitelikte. Hikaye şöyle başlar:
Bir gün Rüzgar güneşe der ki:
-Ben senden daha güçlüyüm bak şu yolda giden ihtiyarin ceketini nasıl çıkaracağım?
Derken bizim Rüzgar esmeye başlar ve en sonunda fırtınaya dönüşür. Bunu gören ihtiyar ceketine daha sıkı sarılır. Rüzgar umutsuzca “beceremedim “der. Bunu gören Güneş, ben senden daha güçlüyüm. “Bak şimdi ihtiyarın cekentini nasıl çıkaracağım!” der.
Güneş en güçlü silahını gülümsemesini kullanmış, her yer bir anda ısınmış ve ihtiyar da aynı tebessümle ceketini çıkarıp yoluna devam etmiş.
Güneş, Rüzgar’a dönerek şöyle demiş:
“Nezaket ve dostluk sertlikten kuvvetlidir.”
İşimizde ve özel hayatımızda aynı nezaketi göstermeliyiz. Genelde insanlar bunu bir zayıflık göstergesi olarak görseler de bunlar birer zayıflık olarak değil aksine bizi daha iyi bir insan ve daha iyi bir lider yapacak özelliklerdir.
İş söz konusu olduğunda da iş ortaklarımızı ve yine potansiyel iş ortaklarımızı anlamamıza onların negatiflerini anlayıp çözmemize ve güçlü bir takım oluşturmanıza yardımcı olacaktır. Güçlü bir takımın en önemli özelliklerinden biri de iyi bir iletişime sahip olmalarıdır.
Bunun dışında esip gürlemek ve insanları kendi içine kapatmak da sizin elinizde. Güneş gibi etrafına ışık saçanlar olmanız dileğiyle.