Nasıl ki gül dikensiz olmaz, insan da kusursuz olmazmış. İnsana, kendinde var olan kusurları görmek, onlarla yüzleşmek ve kabullenmek zor gelir. İnsan, yüzleşemediği kusurlarını başkalarında arar ve kendince onu düzeltmeye çalışır. İnsanın kendi kusurlarını düzeltmek için yapmadığı bir şeyi başkasından yapmasını istemesi veya beklemesi ne kadar doğru? Yani bir kör başka bir köre yol gösterirse ne olur? Cevap çok basit. İkisi de çukura yuvarlanır.
Hani hep hayıflanıp dururuz ya! Nerede bu insanlık? Hiç insanlık kalmamış! Bu insanlığın hali ne olacak? Çözüm insandadır. İnsan ancak kendini düzeltirse dünyayı düzeltebilir, güzelleştirebilir. İnsan kendi içine dönüp ruhuna yük olan, içindeki kıskançlık, haset, kibir, başkasını hor görme, kin gibi kötü duygu ve düşünceleri atıp yerine hoşgörü, saygı, sevgi, ahlak, merhamet, adalet gibi ruhuna hafif gelecek erdemleri kalbinde yer etmesini sağlamalı.
Gelin birlikte kendi hatalarını görmeyip başkalarının küçük hatalarını kaçırmayıp yüze vuran dört adamın hikayesini okuyalım:
Dört adam yolculuk ediyordu. Uzun yolculukları boyunca şehirden şehre uğramışlar farklı zamanlarda farklı yerlerde konaklamışlardı. O gün de yorgun argın bir şehre girmişlerdi. Namaz vaktinin geçip geçmediğinden emin değillerdi. Ama yine de bir mescide girip namaz kılmaya karar verdiler. Huzur ve saygı içinde namaza durdular. O sırada mescidin müezzini içeri girdi. Adamlardan biri onu fark edince namazda olduğunu unuttu.
“Sağlam Ağaçlar En Sert Rüzgarlarda Yetişir” adlı başarı öyküsü için>>
– Ey müezzin, ezanı okudun mu? Yoksa daha vakit var mı, diye sordu.
Adamlardan bir başkası, kendisi de namazda olduğu halde:
– Arkadaşım konuştun, namazın bozuldu, dedi.
Üçüncü adam da gülümseyerek ikinciye seslendi:
– Yahu onu niçin kınıyorsun? Önce kendini kına; çünkü senin de namazın bozuldu!
Müezzin şaşkınlıkla bu konuşmaları izliyordu.
Derken dördüncü adam da arkadaşları gibi davrandı. Kendinden emin bir şekilde,
– Allah’a çok şükür, ben sizin gibi namazımı bozmadım, deyiverdi.
Sonunda dört adamın da namazı bozulmuştu. Müezzin hem adamların haline güldü hem de şöyle söylendi:
– Başkasının ayıbını söyleyen asıl kendisi kaybetti. Kendi ayıbını görebilen kişiye ne mutlu!
Bu dört adam kendi ayıplarını görmeyip birbirlerinin ayıplarını açığa çıkarmışlardır. Eğer kişi kendi kusurlarını görebilirse tedavisi kolaydır. Biz kendimizden sorumluyuz. Başkasının değil kişi kendi hesabını verir. Başkalarında beğenmediğimiz hal ve durumları kendimiz de bulundurmamalıyız.
“Başkalarının yanlışlıkları ve kötülükleriyle uğraşarak ruhunu karatma. Düzeltilmesi gereken biricik insan kendinsin.” – Ralph Waldo Emerson