30 Temmuz 1863 senesinde İrlanda kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Henry Ford, ilk seri üretimi başarmış kişidir. Bulmuş olduğu bu yöntem ile hem işçilerin çalışma saatlerini azaltmış hem de kazancını katlamıştır. Böylece iş dünyasında bir çığır açmıştır.
Genç yaşta annesini kaybeden Henry, boş zamanlarını kendi kendine kurduğu makine atölyesinde geçiriyordu. İlk buharlı makinesini de yine burada yapmıştır.
Çok uzun süre, kendi adı ile üretilen otomobilleri, tek bir model üzerine yoğunlaşmıştır. Bu şekilde dahi, gerek seri üretim fikri gerekse başarılı girişimciliği sayesinde 20.yy’ın yarısına kadar Amerika otomotiv endüstrisine egemen olmayı başarmıştır. Kurmuş olduğu otomotiv şirketi, 1927 yılına kadar dünya çapında 15 milyon adet satmıştır.
Sanayi çağının bel kemiği olan fabrikalaşmayı başlatan Henry Ford’un, tecrübelerinin hepsi çok önemli. Ancak seçmiş olduğumuz bu 10 tecrübesinden çıkarmamız gereken dersleri sizler için derledik;
Kendi odununuzu kendiniz kesin. Böylece iki kez ısınmış olursunuz.
Kendi işinizi kendiniz yaparsanız, onun bütün inceliklerini öğrenmiş olacaksınız. Deyim yerindeyse “pişmiş” olursunuz. Ve bu sizi, o iş üzerinde usta yapacaktır.
Bir insanın yapabileceği en büyük keşif, yapmaktan korktuğu şeyi yapabildiğini görmektir.
Cesaret, korkusuz olmak değil; tüm kokularına rağmen o şeyi yapmaktır. Yapılan bir araştırmada başarılı insanların da, bir işe girişmeyen insanlarla aynı derecede korktuklarını ortaya koymuştur. Peki neden başarılı insanlar o işi yapıyorlar? Çünkü korkunun onları durdurmasına izin vermiyorlar.
Başarısızlık, daha zekice başlama fırsatından başka bir şey değildir.
Eğer yapılacak bir iş varsa, sonunda 2 seçenek olacak. Ya başarılı olacaksınız ya da tecrübe kazanacaksınız. İki seçenek de karlı değil mi? Ağlamak yerine, başarı yolunda yanlış seçeneklerden birini elediğimiz için mutlu olmalıyız.
Bir araya gelmek bir başlangıçtır, beraberliği sürdürmek bir ilerleme. Beraber çalışmaksa gerçek başarıdır.
Hiçbir şey, bir takım oyunundan daha güçlü olamaz. Beraber çalışmak başarının ilk imzasıdır.
Çoğu insan problemlerin çevresinden dolaşmaya, onları çözmeye çalışmaktan daha çok zaman ve enerji harcıyor.
Yüzmeyi seviyorsanız, kumsalda denize bakıp sürekli “ denizi seviyorum, yüzmeyi seviyorum” demenizin bir anlamı var mı?
Kalite kimse bakmadığında da doğru olanı yapmaktır.
Bir insanın işine verdiği değeri ancak ve ancak o kişi kontrol altında değilken gösterdiği özenle ölçebilirsiniz. Yaptığımız işin hakkını vermezsek, o iş bizim için vakit kaybından başka bir şey olamaz.
Zorluklar, zamanında yapmadığımız kolay şeylerin birikmesiyle oluşur.
Hayatımıza kesinlikle ama kesinlikle kendimizin yön verdiğini unutmazsak daha başarılı olacağımız kesindir. Çünkü başarının sırrı yoktur; o yolda yapılacaklar listesi vardır. Listeye bağlı olduğumuz sürece başarı gelecektir. Bu yüzden listede önemsiz gibi görünen, kolay gibi görülen işlerin önemini siz düşünün.
En iyi dost, bendeki en iyi yönleri ortaya çıkaran insandır.
Eğer çevreniz sizinle sürekli aynı fikirde ise, yeni bir çevre edinme zamanınız gelmiştir.
Düşünmek zor iştir, muhtemelen bu nedenle çok az kişi düşünür.
İnsanlarla ile diğer canlılar arasındaki tek fark, düşünmektir. Aslında günlük yaşantımızda bu farkı ne kadar kullanabiliyoruz?
Her şey ters gidiyorsa unutma: Uçak, rüzgarı karşısına alarak yükselir, arkasına alarak değil.
Zorluklar karşınıza çıktığı zaman, oturup kara kara düşünmek yerine kanatlarınızı açın. Kim bilir, belki siz de yükselebilirsiniz.